Kan yerine çok fazla  aşk döktüm...
                 
                - İlk albümünüz ‘’Küçük  Şarkı Evreni’’nde altını çizdiğiniz, koyu harflerle vurgulandığınız bir sorunuz  vardı: Neyin doğru neyin yanlış olduğuna  nasıl karar verebilirim? O günden bugüne peki yanıtlar bulundu mu bir  şeylere yoksa bugün hayatın bu ya da benzeri soruları devam ediyor mu  üzerinizde yine? 
                - O  yanıtları aramıyorum, yaratıyorum, sırf yeni sorular sorabilmek için...  Sorgulama bittiğinde yaşam da biter çünkü...   Bana çoğu zaman dünya ağır çekimde hareket ediyor gibi geliyor. İyi  sıkışmamış bir musluğun ucunda düşmeyi bekleyen ama bir türlü düşmeyen bir  damla gibi... Risk almak ne çok korkutuyor herkesi. Koşu bandında koşup bir  arpa boy yol gidemeyen binlerce insan... Olduğun yerde koştuğunu fark  edememek...  Hepimiz ne kadar korkağız.  Aşkta, işte, her konuda... Ben bu aşka, işe girersem yanarım diyerek  vazgeçtiğimiz kaç düş düştü kim bilir? Ama acı da acıttı mı fena yakıyor canı,  Haksız değiliz korkmakta. Aşktan da riskten de, büyük işlerden de korkuyor  insan. Sorumluluk almaktan, başarısız olmaktan... Kolay değil karar vermek...  Önemli bir yol ayrımı var. Yaşamak mı (acı çekmek pahasına) yoksa hiç  bulaşmamak mı (olduğun yerde sayma pahasına). Hangisi daha kötü? Ben yaşamak  istiyorum, kahramanca... Super girl kostümüm olmadan... Çok incinirsem ve  ölürsem? Kaç insan gerçekten yaşıyor ki diyor içimdeki ses... Yaşa gitsin,  ölmeden önce hatırlayacağın bir kaç değerli anın olur... Korunaklı, steril ama  bomboş öleceğine... 
                - ‘’Yalnızlıkla  Yaptım’’ yeni albümünüz. Kısa bir zamanda çok güzel tepkiler almaya başladı ve  o güzel kalabalığa karışmayı başardı şarkılarınız. Bu albüme gelinen süreçte  yayınladığınız tüm şarkıların bir yolculuğu vardı elbette ama burada derinlik  biraz daha mı arttı? Biraz daha mı bir şeyleri sorgulamaya başladınız  kendinizde? 
                - Önceki  albümlerde genel insanlık durumlarına dokunurken, bundaki derinlik daha çok  yalnızlıklık ve aşk üzerine odaklanıyor. ‘’Yalnızlıkla Yaptım’’ albümü, kalbime  kendi elimle soktuğum bıçak. Kan yerine çok fazla aşk döktüm. O yüzden bu  albümde alışmaktan korktuğumuz için, dokunmaktan vazgeçtiklerimiz var,  yokluğumuzun farkında olmayanlar için var olma çabalarımız var, elimize aşka  bulayıp uğruna çok kan döktüklerimiz var. Ve bir daha görüşemeyiz artık,  aşkaısmarladık, dediklerimiz var... 
                - ‘’Kimse aşk kadar sert vurmuyor böyle’’  diyorsunuz bir şarkıda. Bir diğerinde ‘’Aşk  acı sever, kime değerse sonu kader’’ diye devam ediyorsunuz? Aşk ile dünden  bugüne aramız nasıl oldu şarkılarda, neden dökme ihtiyacı duyduk satırlara /  notalara, yazılan çizilenler ne kadar haklı ya da ne kadar haksız? 
                - Tüm  bu metropol insanları, ne kadar yoğun ve önemli olduklarıyla övünürlerken,  içlerindeki sıkıntı bıçak gibi keser onları uykuya dalarlarken...  Her şey yalnızlık, aşksızlık yüzünden. Tüm bu  Facebook'taki "beğen" butonu, Twitter'daki takipçi sayısı, kaç kişi  yazdığımızı "retweet" etti merakı... Hep bir "beni sevin, beni  beğenin, beni takip edin" çağrısı... Yalnızlığımız yaz ortasında bile kar  kalınlığında. O çok eğlendiğimizi göstermek için tweet'leyip,  instagram'ladığımız Cumartesi gecesinin sabahında, uyanılan binlerce yatakta,  “ten”lerce kullanılmış yalnızlık yatıyor ve tüm bu olanlar da aşka hiç ama hiç  yaramıyor. 
                - Albümde ‘’İstanbul’’  isimli bir şarkınız ve evet dediğiniz gibi bu şehrin birçok yalanı var. Ama her  şeye rağmen vazgeçemememizin de bir sebebi olmalı, gidemememizin hani … Aydilge  bir şehri nasıl yaşıyor, nasıl seviyor, ne kadar mutlu / nelerden umutlu burada  kendinle?
                - İstanbul'a  gelip, “seni yeneceğim,” diye bağıra bağıra, yendiler İstanbul'u... Artık  İstanbul'un gözlerinde binbir boya... Boş bakışları, magazin sayfalarından  çalıntı... ve yarını vurulmuş çocuklar kadar acıklı... 
                 
                
                 
                Öldüreceklerse güzel öldürmeli insanlar aşkı.  Nazikçe, acıtmadan.
                 
                - Sezen Aksu’nun  unutulmayan şarkılardan biri olan ‘’Sorma’’ önce single olarak yayınlandı ve  daha sonra bu albüme dahil edildi. Hepimizin hayatında bir Sezen Aksu şarkısı  mutlaka vardır; bu şarkı sizin için öyle şarkılardan biri miydi? 
                - Sorma  ne haldeyim, sorma söyleyemem... Evet, aşık insana sorulmaz ne haldesin diye,  çünkü istese de anlatamaz, anlatsa da kimse anlayamaz... Ama işin içine müzik  girdi mi, insanın kalbine dokunuverir notalar...  Ve dile gelmeyen duygular, göğüs kafesinden  boşalırlar. İnsanın içini titreten şarkıların yazarı Sezen Aksu'nun ‘’Sorma'’sı  da buna örnektir. Benim için de anlamı bambaşka bir yerdedir. Hep şuna  inanmışımdır: Öldüreceklerse güzel öldürmeli insanlar aşkı. Nazikçe, acıtmadan.  Beceriksizce yok saymadan, incitmekten zevk almadan... Nefret ettirmek en  kolayı, kolaya kaçmadan, nazikçe çıkmalı insan, bir başkasının ruhundan... ‘’Sorma'’yı  stüdyoda okurken hep bu düşünce dönüyordu aklımda ve içinde kor kor ateşler  yansa da, acısını kendi içinde yaşayan gururlu bir kadın beliriyordu aklımın  aynasında.... 
                - Bir albüm yapmaya  karar veriliyor ve yola çıkılıyor; kolay bir adımdan geçmiyor birikenlerin  hayata geçmesi. Örneğin bu albümde süreç nasıl işledi, tamam yalnızlıkla  yaptınız bu şarkıları, hiç yanlış olmadı her şey ama nasıl devam etti sonrası,  o stüdyo çalışmaları ve heyecanı, o bilmediğimiz atmosferi nasıldı?
                - Çok  sağlam, çekirdek bir ekibim var. Prodüktörüm Alen Konakoğlu ve gitaristim Cem  Sarıoğlu, bu ekibin demir başları... Stüdyoda her şey güllük gülistanlık  geçmiyor tabi. Çok kavga ediyoruz, çünkü müzik bizim için ölüm kalım  meselesi... Bir eğlence değil, bir yaşam mücadelesi. Müzik olmasa ne yapardınız  diye sormuştu birisi.. Ben de keşfederdik demiştim. İşte her gün stüdyoda  kendimizi, müziği, nefes almayı yeniden keşfediyoruz. 
                - Ve albümün konserleri  de başladı. Geçtiğimiz ay birçok şehirde konserler verdiniz ki önümüzdeki  günlerde de birçok sahnede karşılaşacağız sizinle. Sizi takip eden çok ciddi  bir kitle var biliyorum peki onlarla bu birlikteliğin heyecanını nasıl tanımlıyorsunuz,  nasıl bir mutluluk katıyor, enerji veriyor size bu buluşmalar?
                - Geçmişe,  geleceğe fazla dalınca, anılardan ve kaygılardan vurgun yiyor insan. Sahne ise  “şimdi”...Sadece “şimdi”. Sahnede hazdan patladığım doğrudur ve bu sevişmekten  çok ötedir. İnsanlardaki patlamayı gördüğüm an ise benim altın vuruşum zaten...
                - ‘’Kalemimin Ucundaki  Düşler’’, “Bulimia Sokağı’’’’ “Aşk Notası’’ isimli üç kitabınız var. Yazmak  sizin için nasıl bir olmazsa olmaz hali peki, kendinizi o dünyada nasıl  hissediyorsunuz? Yeni bir kitap çalışması var mı önümüzdeki günlerde bizimle  buluşturacağınız?
                - Yazmak  da müzik gibi zamandan kaçış... Zam-an'dan kaçan “an”... Yeni kitaba  gelince...Üzerinde çalışıyorum. Hazır olduğunda kendini bitirecek.
                - Tüm bu hareketliliğin  içinde dergi editörlüğü ve radyo programcılığı yapıyorsunuz, bir çevre  gönüllüsünüz ve bu anlamda da çalışmalar yaptınız / yapıyorsunuz. Hani yorulmak  diye bir şey yok mu hayatınızda ya da yetişemediğiniz oluyor mu birçok şeye?  Kendinizle kaldığınızda hani tüm bu renkler sustuğunda nasıl bir sessizliğiniz  var? 
                - Fikirlerin  pek çoğu aklımıza yatar da, oradan kalkan az olur... O yüzden fikirleri hayata  geçirebilmeli, hayat bize geçirmeden... Ben de bunu yapıyorum... Tüm bu renkler  sustuğunda ise içimde nasıl bir dünyanın belirdiğini anlatabileceğimi  sanmıyorum. Aynı aşk gibi, istesen de paylaşılmaz, anlatsan da anlaşılmaz... 
                 
                
                 
                
                  
                                 
                 Aydilge / Yalnızlıkla Yaptım
                
                  
                                 
                 Aydilge / Yine Ben Aşık Oldum
                
                 
                Aydilge  Web Sitesi