müzik - hâl / Ebru Berker

 

- Babanız Erdoğan Berker'i rahmetle anmak istiyorum söyleşimizin başında. Onun besteleri ile büyüdünüz ve de yıllardır müzik ile iç içe oldunuz. Ayrıca ablanız ve eşiniz de değerli birer müzisyen. Nasıl bir zenginlik bu yaşadığınız, size o ilk günlerden bugünlere kattıkları, yaşattıkları ne?

- Okuma -yazmadan önce nota öğrenen bir çocuk olarak ben çocukluğumun muhteşem renkli ve desenli bir mozaik gibi olduğunu ancak büyüyüp başka hayatlar tanıdıkça farkettim, ve bu farkediş beni derinden sarstı. Babamı hep yaşayacak ve yanımda olacakmış gibi algıladığım, evdeki müzikli - yemekli aile toplantılarının tadını doya doya çıkarmadığım (tadını çıkardığım tek şey annemin dolmaları ve börekleriydi!), ve daha pek çok şey için kendime yüklendim. Ama bu çok komik bir şey biliyor musunuz. Sanki pişman oldum da şimdi her şeyin farkında ve her damlasını değerlendirerek mi yaşıyorum? Bir apartmanın birinci katında evimiz, alt katında stüdyomuz var. Gece aklımıza bir fikir geliyor, fasulye ayıklamayı bırakıp stüdyoya iniyorum. Ben omlet yaparken Yuri piyanoda canının çektiği makamda bir improvize attırıveriyor; tıpkı annemin 'Yemek hazııııııır!' diye bağırdığında babamın 'Bir dakka, az kaldı Tamay'cım' diye -hep de kibar bir üslupla- kanunla yaptığı bestesini toparlamaya çalıştığı gibi. Ablam sahnede dansı, sesi, davranışları, konuşması ile her yaşımda olduğu gibi benim için bir prototip; ama ben acaba bu değerli bilgiden (ben farkına varmadan bluetooth(!) ile hafızama kaydolan kısmı hariç) ne kadar faydalanıyorum? (Bu röportaj sanırım bir 'kendi kendine hesaplaşma, neler hissettiğini ve düşündüğünü farketme' kıvamında cevaplanacak; çünkü ilk defa kendime hiç sormadığım soruları biri bana soruyor, bu çok ilginç bir duygu!)

- Siz hep müziğin içinde vardınız ama ‘ 'Sıradan Bir Şarkı ve Sıradan Bir Şarkıcı' ilk albümünüz. Bu ilk albüme nasıl karar verildi peki ve nasıl bir heyecan yaşattı bu süre size? Hiç de öyle olmadığına inandığım ve zaten tarafınızdan bir espri durumu da olan bu sıradanlık durumunun hikayesini sizden öğrenebilir miyiz peki?

- Gönlümde spor akademisi yatmasına rağmen bu fikrin aile meclisince pek parlak karşılanmaması üzerine yine çok sevdiğim ve imrendiğim bir iş olan 'öğretme'de karar kıldım ve ingilizce öğretmenliği okudum. Ardından Connecticut'ta eğitim teknolojisi mastırı yaptım. Her ne kadar koşullar çok uygun olmuş olsa da müzikle profesyonel olarak ilgilenmeyi düşünmedim. Bir müzisyenle evlendim, ablam Ece Berker'e ve Doğan Canku'ya vokal yaptım (hatta Doğan Abi'nin Doğa'n-ın Uyanışı adlı albümüne şarkı sözüm ve sesimle katkıda bulundum), radyo jingle'ları seslendirdim ama müzik yine de benim için hep bir hobi oldu. Yıllar önce Yuri'nin sözlerimi bestelemesiyle ortaya çıkan şarkıları stüdyoya girip okumuştum ve bu kayıtları çok beğenen eşin dostun da baskısıyla müzik şirketlerini gezmiştik. 'Güzel ama satmaz bunlar', 'Piyasa çok kötü' gibi cevaplar üzerine çok da fazla kurcalamadık şansımızı açıkçası. Evlendiğimizde şeker yaptırmak yerine bu şarkıları CD'lere basıp bir sepet içinde konuklara dağıttık. Geçen sene, elimizde kalan bu nikah şekerlerinden(!) birini tesadüfen yiyen(!) Metin İlhan, bize bu şarkıları çıkarmak istediğini söylediğinde ilk tepkim karşı çıkmak oldu! Metin Abi'ye bestelerimizi başka birinin seslendirmesi, profesyonel bir şarkıcının bulunması vs için ikna etmeye çalıştım ama sonunda ikna olan ben oldum. Bana şöyle demişti 'Bu albümü profesyonel bir şarkıcı bile okusa senden iyi okuyamaz çünkü burada senin duyguların var, tüm sözler ve müzikler sizin Yuri ile olan yaşanmışlıklarınızı ifade ediyor, o yüzden onların duygusunu en iyi sen verebilirsin.' 'Sıradan bir şarkıcı' ismi böyle doğdu işte.

- Başta eşiniz Yuri Ryadchenko olmak üzere değerli müzisyenler Doğan Canku'dan Fatih Erkoç'a uzanan öyle başarılı bir ekip var ki yanınızda eminim ki her şarkının bıraktığı farklı duygular var size kattıkları adına. Bu ekibi ve bu albümdeki şarkıları, hikayelerini en özellerini belki, nasıl nota bulduğunu şarkıların özetle sizden dinleyebilir miyiz?

- Bu şarkıların hepsi benim için özel. İkinci albüme girilirse eğer oluşma aşaması bu kadar doğal olmayacak, şarkılar sırf bu albüm için yaratılacak; ama bu ilk albümde benim yazdığım her şarkı sözü, altında dolaştığım kümülüs bulutlarının, üstünde oturduğum kaktüslerin, içinde uyuduğum gece gibi gündüzlerin ve ateşi tüm bunlara dayanma gücü veren bir aşkın etkisi altında oluşmuştu. Bu yoğunlukta duyguların hayran olduğum müzisyenler tarafından çalınması bana o zamanlar da inanılmaz gelmişti şimdi de inanılmaz geliyor, çok kişiye nasip olmayacak bir şey bu. Şarkılarımız arasında 'Boğaziçi'nin benim ruhumda farklı bir izi var. Boğaziçi Üniversitesi'nde okurken ve bahsettiğim kaktüsler ve bulutların etkisi altında iken(!), kuzey ve güney kampüs arasındaki her turda petek şeklindeki taşta oturur ve ayağımın tam dibinden başlayarak alabildiğine genişleyen bir doğa-deniz-boğazlar-ufuk manzarasına dalıp dalıp giderdim. Bu sözleri yazdığım gün ise orada oturduğum dakikalar boyunca tüm sıkıntılarımın denize karışıp boğazlardan açıklara ve oradan da bir yok oluşa ulaştığını tüm iliklerimde hisseder gibi oldum. Şimdi Yuri'nin melodisi ve Rİcardo'nun solosunu her dinlediğimde bu 'sıkıntıdan arınma' hissini yeniden yaşıyorum.

- Albüm ile birlikte sizin çeşitli yayınlarda söyleşilerinizi de izledik ve hatta bu söyleşi için bana fikir vermeleri adına bazı çalışmalarınızı dostlarımla da paylaştım. Benim aldığım yorumlar oldukça başarılı ve özgün bir vokal olduğunuza dairdi örneğin? Ya siz siz nasıl tepkiler aldınız dinleyiciden, nasıl karşılandı bu ilk albüm kendilerinde ve yakın çevrenizde?

- www.myspace.com/ebruberker sitesinden her gün bir yorum geliyor ve hepsi birbirinden güzel ve motive edici. Yakın çevremin tepkilerini ise samimiyetle paylaşmam gerekirse cümleler aynen şunlar: 'Umulmadık taş baş yarar!', 'Ebru mu, albüm mü çıkarmış, hadi canım!?', 'Ebruş, ne güzelmiş senin sesin yahu...!' Bu tür cümleler çok komiğime gidiyor ama çok doğal da karşılıyorum çünkü benim yakınlarım, evimize misafir geldiğinde annem piyano çaldıracak diye odama kaçıp uyuyor numarası yaptığımı çok iyi bilir. Haliyle böyle çekingen bir çocuğun bir albüm çıkarıp da konserler verecek olmasına inanamıyorlar; ama müziğimiz hakkındaki düşünceleri çok olumlu. Onları gururlandıracak kalitede bir şey yaptığım için çok mutluyum.

- Bu ilk albümün ömrünün kesinlikle çok uzun olacağına inanıyorum. Bir ikinci albüm içinse elbette çok erken ama o zamana kadar devam edecek olan müzik yolculuğunuzdaki hedeflerinizi ve projelerinizi öğrenmek istiyorum? Bu albümün klip ya da konser çalışmaları başta olmak üzere üzerine ne kadar gidilecek?

- Ben de ömrünün uzun olacağına inanıyorum bu albümün; belki pek çok insan ikinci albümümüzü alırken haberdar olacaklar bizden ve ilk albümümüzden; ama hiç önemli değil. Bu albüm benim hayatımdaki tren raylarını birdenbire diğer hatta bağlayıveren bir makinist gibi oldu ve hala o diğer hatta gidiyor olmanın şaşkınlığı içindeyim. Projeler, hedefler koyması için insanın bir yolda uzunca bir süre gidiyor olması gerekir sanırım. İkinci, üçüncü, onuncu albümler de olsun isterim-aynı kaygısızlıkla ve içtenlikle yaratılabileceklerse. Şu anda konserler için çalışıyoruz; müthiş bir müzisyen kadrosunun destek verdiği bir albüm sound'unu, onların canlı performansta bizimle olmayabileceğini göz önünde bulundurarak sahneye taşımak hiç de kolay değil. Klip yapmayı ben çok da gerekli bulmuyorum ama tabi yaratıcı, insanların hayal gücünü kısıtlamayan, büyüten bir senaryoya ve görselliğe sahip bir klip ortaya çıkarabilecek bir ekip ile tanışırsak, özellikle 'DÜŞ' için bir klip yapmalarını isterdim.

- Size göre başarılı bir müzisyen olmanın ya da şöyle diyelim sıradan olmamanın müzikte hep varolabilmenin formülleri nedir? Nasıl beslenmek gerekir örneğin nelere dikkat etmek gerekir?

- Başarılı bir müzisyen olmak için çok çalışmaktan başka bir formül yok bence. Sıradan olmanın ya da olmamanın ise başarıyla ilişkilendirilmesi ne kadar doğru bilmiyorum. Sıradan ama başarılı albümler yok mu? Tabi 'başarı'yla da ne kasdettiğimiz önemli; iyi bir satış rakamını başarı sayıyorsak, tanımları bir daha yapmalıyız o zaman; çünkü çok satan bir şey 'popüler'dir ama her 'popüler' olan şey başarılı değildir. Aynı şekilde sıradan olmayan bir şey çok satmaz ise ona 'başarısız' diyemeyiz sanırım. 'Kalıcılık' ise bambaşka bir şey; Madonna'ya bakın, True Blue plağını aldığımda orta okuldaydım, şimdi evli barklı bir kadınım ve onun satışları da, popülaritesi de gayet yerinde! Bunu çok çalışkan, yaratıcı, kendini hiç tekrar etmeyen, sürprizlerle ve yeniliklerle dolu bir sanatçı olmasına borçlu diye düşünüyorum.

- Uzun bir süredir hareketliliğin yaşandığı müzik dünyasını değerlendirmenizi istesek, sizin bu renklilik üzerine ne gibi söyleyecek sözleriniz ne olabilir? Siz kimleri örneğin büyük bir keyifle dinliyor ve başarılı buluyorsunuz? Müzikte ya da müzik dünyasında neleri affetmiyorsunuz ya da neleri hoşgörü ile karşılıyorsunuz?

- Bence harika sesler, müzisyenler, albümler var. En büyük keyfim müzik dükkanından hiç bilmediğim bir yerli CD'yi almak ve eve gelip onu dinleyerek hayretler içinde kalmak. 'Anima'da bu olmuştu. Hiçbir yerde ne klibini ne ismini gördüm, sadece kapağını beğenmiştim. Dİnlediğimde mest oldum; aranjmanlar, besteler, herşey bana çok orijinal gelmişti. Gevende'yi de çok başarılı ve yaratıcı buluyorum. Pek çok isim var keyifle dinlediğim... Bülent Ortaçgil, Doğan Canku, Tuna Ötenel ise aklıma ilk gelen 'vazgeçilmezler'... Müzik dünyasında bana ters gelen tek şey samimiyetsizlik. İçinde samimi bir bakış, bir ses, bir duygu
bulamadığım her türlü görüntüyü ve kayıdı anında kapatmak oluyor ilk tepkim.

- Ve sizi albüm ile birlikte dinleyicileriniz ile buluşturan bir de web siteniz var. Sanal ortamda kendileri ile buluşmak nasıl bir duygu? Örneğin biz bu vesile ile söyleşimizi gerçekleştirme şansını yakalıyoruz? Bu ortamda yakaladığınız duygularınız nelerdir? Örneğin siz hakkında burada en çok merak edilen nedir ya da yakında burada kendilerine sürprizler olabilir mi?

- İnternet beni her gün hayretlere düşüren bir ortam. Özellikle myspace neredeyse günde en az bir saatimi memnuniyetle alıyor. Orada her gün yeni insanlarla tanışıyorum, yeni yorumlar dinliyorum, herkese cevaplar yazıyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. Bana bu ortamda en çok söylenen şey müziğimin sıradan olmadığı; müthiş bir motivasyon ve çalışma isteği doğuruyor bu tarz yorumlar... Çok garipsediğim bir şey ise benim, yazılan yorumlara cevap vermemin garipsenmesi ve aşırı bir mutluluk nedeni olması; Ben hayatım boyunca hiç bir mektubu, e-postayı, selamı sabahı cevapsız bırakmadım ve biraz 'göz önünde'lik yakalamışlığın bunu değiştirmesi de söz konusu değil.

- Müziği bir yana bırakalım istiyorum söyleşimizin sonunda ve günlük hayatın size kattığı diğer tatlara dokunalım. Sustuğu yerde notalar hayatınızda neler var? Örneğin mutlu olduğunuz diğer dokular neler? Şiir yazar mısınız (Ki yazarsanız bizimle paylaşır mısınız) ya da en son hangi filmi seyrettiniz?

- Albümümüz piyasaya çıktığından beri, günlerim daha müzik odaklı oldu haliyle. Yapılması gereken, çalışılması gereken pek çok şey var. Albüm yapmadan önce ise stüdyomuzun bir odasına kurduğum ofisimde tasarım yapar, photoshop vs tüm Adobe/Macromedia programlarını kurcalardım. Grafik tasarıma karşı müthiş bir ilgim var, tüm profesyonel dergilerin üyesiyim, grafik kitapları en değerli kolleksiyonum! Ama şu ara müzik ve spordan başka bir şeye yetmiyor 24 saat. Spor illa ki günün başında veya sonunda yaptığım bir ibadet, bir vazgeçilmez, bir mutluluk kaynağı. Karate, tenis, yüzme, yürüyüş, bisiklet en sevdiğim ve sık sık yaptıkarımdan. Evin içinde ve stüdyonun önünde olmak üzere 2 kedim, 18 cm çapında bir kaplumbağam, bir dolu balığım var. Çiçeklerim, her bahar saksılarını büyüttüğüm dev aloe-vera'larım var. Toprağa basmayı, onu mıncıklamayı, ellerimi pisletmeyi çok seviyorum. Çam ağacının bir dalının şemsiyelik yaptığı balkonumda kitap okumak ya da yazı yazmak--konu, amaç format ne olursa olsun- en sevdiğim şeylerden. Sürekli şiir yazan biri değilim, şarkıya dönüşmemiş birkaç şiirim kaldı zaten... Ama sürekli karalarım; kelimeler, cümleler, izlenimler, fikirler... ne işe yarayacaklarsa, ama sanırım sadece mutlu ettiği için; daha önemli bir neden olabilir mi? 

- Şarkılarınız ile tanıştığım için çok mutluydum şimdi bir de bu söyleşimizi ekledim üstüne. Renk kattınız sayfalarımıza ve tekrar hoş geldiniz, nice şarkılar dinleyelim sizden daha. Çok teşekkürler.

- Ben çok teşekkür ederim.

Ebru Berker - Düş

 

Ebru Berker Web Sitesi

Söyleşi : Kadri Karahan / Mart 2007