müzik - hâl / Gülcan Altan

 

- Müzik sizin için yeni bir soluk değil ama anlaşılan o ki her zaman keyifli bir yolculuk olmuş sizde. Öyle ki biyografinize baktığımızda küçük yaşlarda bu işin eğitimini aldığınızı ve daha sonra üniversite yıllarınızda artık tamamen sizin bir parçanız olduğunu görebiliyoruz. O yılları ve müziği sahneye ilk kez taşıdığınız anları, o heyecanınızı öncelikle dinleyebilir miyiz?

– Kendimi fark ettiğim, çocukluğumun ilk yıllarına denk gelen ve bugüne ulaşan zamanı kuşbakışı gözden geçirdiğimde, sizin de söylediğiniz gibi keyifli bir yolculuk olmuş benim için. Müzik küçük yaşlarımdan beri benim kendimi ifade şeklimmiş. Bu durumu fark etmem, daha doğrusu hayatımın sadece müzik olduğunu fark etmem bana göre biraz geç oldu. Sahneye ilk adımımı attığım yer İşletme eğitimi aldığım şehrin orduevinde paşalarımıza verdiğim konserdi. O an sözcüklerle ifade edilebilecek bir durum değil maalesef. Öyle etkili ve kalıcı bir duygu idi ki bugün bile sahneye çıkmadan önce aynı duyguyu yaşıyorum. Ve sonrasında eğitimimi yarıda bırakıp profesyonel olarak müzikle uğraşmaya başladım.

- Daha sonra devlet konservatuarına başarılı bir derece ile giriyorsunuz ve de birincilik ile tamamlıyorsunuz. Bu süre içerisinde çok değerli hocalar ile çalışma şansını da buluyorsunuz ve tüm bu durumlar size neler katıyor? O günler sizin için nasıl bir heyecan, nasıl bir mutluluk?

- Konservatuara girmeden önce bir müzisyenin kendini yetiştirebileceği en önemli yer olan sahne çalışmalarım uzun yıllar devam etti. Konservatuardan önce müzik benim hayatımın tamamını kaplamıştı zaten. İlk yıllarda alaylı tabir ettiğimiz müzisyenler sınıfında olmak benim için hep bir gurur kaynağı idi. Lakin bir şey eksikti. Beraber çalıştığım müzik insanları ile aynı dili konuşamadığımı fark ettim. Okumaya ve okul hayatına meraklı bir insan olarak konservatuar eğitimi en önemli hal oldu benim için.İ.T.Ü Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın sınavlarına başvurdum. Ses Eğitimi ve Temel Bilimler Bölümünü kazandım. Ve Temel Bilimler bölümünde eğitimime başladım.Eğitimin ne kadar  önemli olduğunu müzikte estetiğin, sanat kavramının, usulün ve daha bir çok şeyin öneminin ancak konservatuarda öğrenebileceğini fark ettim. En önemlisi ise Türk Musikisinin duayen isimleri ( Necdet Varol, Prof. Dr. Nevzad Atlığ, Prof. Dr. Selahattin İçli, Cüneyd Orhon…) ile aynı havayı solumak onlardan feyz almak idi. Donanımlı, eğitimli ve tecrübeli bir müzisyen olarak eğitimimi başarılı bir şekilde tamamladım. Daha sonra Yeditepe Üniversitesi’nde Müzik Eğitmenliği üzerine master programını bitirdim.

- Gerek kendi grubunuz ile gerekse sanatçılara vokaller ile bir yandan sahne çalışmalarınız devam ediyor. Bu esnada peki kimler size destek oluyor, kimlerin desteğini alıyorsunuz? Bir Selmi Andak projesi ile karşılaşıyoruz mesela sonra festivaller kendini gösteriyor. Profesyonel olarak artık o ilk adımlar nasıl atılıyor özetle?

- Çalışmalarım esnasında tercih ettiğim durum, kendi gurubum ile kendi istediğim şarkıları söylemekti.  Bu yüzden kısa bir süre vokalistlik yaptım. Bu süreç içerisinde Alpay, Melike Demirağ, Selmi Andak, Vedat Sakman gibi isimlerle de çeşitli projelerde yer aldım.  Etnik müziklerle  ilgilendiğim için festivallerde farklı çalışmalarla yer aldım. Çerkes müziği ile çalışmalar yaparken çeşitli yerel ve uluslar arası festivallerde de müziğimi icra etme şansına sahip oldum.

- Çerkes bir aileden geliyorsunuz ve yıllar sonra Çerkes müziği ile ilgili araştırmalar yapıyor ve bu anlamda bir tez hazırlıyorsunuz? Bugün bile bu kültürün projelerinde yer alıyorsunuz ki; biraz o kültürden bahsedelim istiyorum. Elbette çok önemli ve ayrı bir sorumluluk olsa gerek öyle değil mi? Siz bu rengi nasıl yaşıyorsunuz?

- Çok kültürlülük yaşadığımız toplumlarda bazen avantaj bazen de dezavantaj olarak karşımıza çıkıyor. Geldiğiniz etnik kökeni ortaya çıkarmak ve bunu özgürce yaşamak şimdi daha da önem kazanıyor sanki. Neden diyeceksiniz? Dünya öyle bir yere gidiyor ki,insan yalnızlaşıyor, köklerinden uzaklaşıyor, sahipsiz, bilinçsiz bir varlık haline gelmeye başlıyor. Bu duruma gelen insanı ve bu insanlardan meydana gelmiş toplumları idare etmek güçlü devletler için çok kolaylaşıyor. Konunun bir çok boyutu var tabiki konuşulması gereken. Etnik kökenimin farkındayım, adetlerimize göre yetiştirildim. En önemlisi ait olduğum kültür dünyanın en köklü kültürlerinden ve maalesef yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Geçmişinde büyük acılar ve coşkular var. Müzisyen olarak kültürüm adına yapacağım her çalışma bir katkı sağlayacak. Çerkezce söylediğim şarkılar dilin yok olmasını geciktirecek bekli de. Bu çok önemli bir sorumluluk ve mücadele sizin de söylediğiniz gibi..

- Ve bir süredir bizimde ayrı olarak sevdiğimiz müzisyen Vedat Sakman ile müzikal bir birliktelik sürdürüyorsunuz? Bu birliktelik kendisinin çok sevdiğimiz şarkılarının sizin yorumunuz ile ''Gülümser'' isimli bir albüme dönüşmesi ile nihayetleniyor. Vedat Sakman ile tanışmak, kendisi ile çalışma şansını bulmak ve onun şarkıları ile bir albüme imza atmak ve elbette ötesi … Nasıl bir aşk?

- Yaklaşık olarak 1999 yılından beri hep beraberiz sevgili Vedat Sakman ile. Sakman şarkılarını söylemek istemek başlı başına bir cesaret işi idi benim için. Repertuarımda seslendirdiğim birçok şarkısı vardı. Ve bu şarkıların bir kısmından oluşan bir albüm yapmak hayaldi. Hayallerini gerçekleştirmiş bir insanla konuşuyorsunuz şu anda. Yıllarca müzikle uğraşmış ve ilk albümünde Vedat Sakman şarkıları söylemek isteyen biri. Bir çok insan bunun yanlış olduğunu düşündü belki de. Daha kolayı halkın istediği basit şarkılar söylemek ve popülarite peşinde koşmaktı. Şunu biliyorum ki hayatımda doğru yaptığım işlerden biri bu. Bu yüzden kolay tüketilemeyecek bir iş oldu. İçine girerseniz bağımlı olursunuz bu şarkılara, giremezseniz şarkıları yaşayamazsınız.

- Albümde yer alan her şarkının dün de olduğu gibi bugünde de yeri ayrı olacak ve bu şarkıların sizin yorumunuz ile bizlere ulaşması farklı bir lezzet kalacak? Peki nasıl karar verildi ve ne kadar bir sürede kimlerle çalışılarak bizlere ulaştı bu albüm; bir ilk albüm olarak size neler kattı şimdiden?

- Albüm fikri ortaya çıktıktan sonra zorlu bir dönem geçirdik. Hem hayatı sürdürmek adına hem de vakit bulmak adına. her şeyin bir zamanı var. Bunu anladım. İşte zaman o zaman. Sevgili müzisyen dostum Emir Ersoy ve Murat Güner’le şarkıların kayıtlarını yapmak için bir araya geldik. Daha sonra ekibimize Yaşar Cenker Sarp ve Turgut Alp Bekoğlu eklendi. Hücum kayıt tekniği ile şarkıları bir hafta da kaydettik. Üstüne perküsyonlar, solo enstrümanlar eklendi. Albüm tamamlanmış oldu. Albümde emek veren müzisyenler hiçbir şey beklemeden gelip katıldılar. Destek oldular. Haklarını ödeyemem. Uzun süre plak şirketi aradım. Nihayet Ada Müzik ile anlaştık ve albüm dinleyicilere ulaşmış oldu. Albümde elektronik herhangi bir altyapı yok.  Canlı performans kaydı olduğu için sıcaklık dinleyiciye direk geçiyor. Olumlu tepkiler alıyoruz tabi ki..

- Popüler olmaktan çok kalıcı olmayı hedefleyen bir albüm var karşımızda. Bu albüm için peki neler planlıyorsunuz? Örneğin bir video klip olacak mı ve beraberinde elbette sahne? Şu anda bir çalışmanız, bir projeniz olacak mı? Bundan sonrası siz adına olsun albüm adına neler bekleyecek bizi bu anlamda?

- Albüm uzun vadede hedefine ulaşacak diye düşünüyorum. Vaktim var, acelem yok. Bir ömürle sınırlı değil yaptığımız çalışmalar. Kalıcı olacağını ümit ediyorum. Klip çekilmeli tabi ki. İnternet televizyondan daha etkili bir iletişim aracı artık. Televizyonda yayınlanmasına gerek yok. Bunun yanında konserler başlayacak. Tanıtım çalışmaları devam edecek. Bir süre sonra Çerkezce bir albüm tamamlanmış olacak. Ekim ayından itibaren sevgili dostum Tuba Üney’in sahibi olduğu Artiste Terasse adlı mekanda her Perşembe canlı performans yapacağız. Küçük bir gurupla sahneye çıkacağım. Keyifli olacak. Dinlemek isteyenleri bekliyorum.

- Siz bu işin eğitimini aldınız, üzerinde araştırmalar yaptınız, yıllarca sahnelerde değerli müzisyenler ile çalıştınız ve biz bugün bunun haklı başarını gördük karşımızda? Fakat bir albüm yapmak bu kadar kolay mı? Bir hareketlilik hep var sanki ve bu gerekli mi? Siz nasıl karşılıyorsunuz bu durumu, nasıl bir piyasa bu ve kalıcı olmanın, iz bırakmanın sizde kriterleri ne?

- Albüm yapmak müzisyen olamayanlar için çok kolay tabi ki. Ortada müzisyenden çok müzisyencilik oynayan artistler var. Her şey bütçe ile ilgili. Anlatabiliyor muyum bilmiyorum. O yüzden sabah erken kalkan hemen gidip albüm yapıyor ve şarkıcı olabiliyor. Müzik piyasası denildiğinde çoğunluğun aklına televizyon referanslı kitle geliyor. Televizyonda çıkan herkes sanatçı olarak tabir ediliyor va algılanıyor. Klişe belki ama mankenleri bile sanatçı olarak biliyor halkımız. İşimiz bu anlamda gerçekten çok zor. Yaşamak için hayat alanı  kalmıyor bizlere. Albüm şart mı? Diyeceksiniz. Şu anda galiba şart. Çünkü kitlelerle ulaşmak böyle mümkün olabiliyor. Kalıcı olmak mücadele ve altyapı gerektiriyor. Çok iyi bir albüm yapabilirsiniz. Sahne tecrübeniz yoksa kalıcı olamazsınız. Böyle bir şey. Bir bütün.

- Bugüne kadar kimler sizi müzikleri ile hep etkiledi, kimleri severek dinlediniz, yaptıkları müziğe her zaman dinleyici oldunuz? Bir gün için müzik adına başka hayalleriniz var mı? Örneğin içinde yer almayı düşündüğünüz bir proje ya da çalışmayı istediğiniz bir müzisyen?

- İlk söyleyeceğim ismi biliyorsunuz. Vedat Sakman, Grup Gündoğarken Fikret Kızılok, Erkan Oğur önemlidir benim için. Size dünyada farklı tarzlarda müzik icra eden bir çok isim yazabilirim. Sözgelimi Maria Callas, Ella Fitzgerald, Selena Jones, Amalia Rodriguez, Miles Davis, Loreena Mckennit, Cesaria Evora, Dulce Pontes, Tanburi Cemil Bey, Dede Efendi, Neveser Kökdeş, Nesrin Sipahi, Lem’i Atlı… Liste uzayabilir isterseniz… Müzik adına ilk hayalimi gerçekleştirdim. Bir diğeri dünyanın her yerinde Adige şarkıları söylemek..

- Ve son olarak müzik elbette her zaman sizinle ama ya onun sustuğu yerde nasıl bir portre kendini göstermekte? Müziğin dışında sizi dinleyebilir miyiz sizden? Hayatın diğer renkleri nelerdir sizde?

- Müzik hiç susmasa da fon müziği de olsa devam etse. Müziği icra etmenin dışında. yapabileceğim en önemli iş, yerimize gelecek nesillere öğrendiklerimi aktarabilmek. Geçmişte bir sanat evi açmıştık. Bu düşüncemizi hayata geçirebilmek için. Lakin yanlış insanlarla bir arada olduk ve hezimetle sonuçlandı. Sürdüremedik. Yine eğitmenlik yapabilirim. Bu müziğin dışında yapılabilecek şeylerdi. Hayatın diğer renklerine gelince… Estetik unsuru olmayan, içinde güzelliği barındırmayan, iyiye götürmeyen her şey renksiz benim için. Bu bir insan olabilir, bir makine olabilir, bir kanepe olabilir, bir bina olabilir. Hayatı renklendiren, güzelleştiren şey estetik kavramıdır. Bu temel alındığı sürece hayatımız kolaylaşır, güzelleşir, kibarlaşır. Şu günlerde son kalan hanımellerini bulup koklamaya çalışıyorum. Kış güzel koksun diye. Bu yüzden güzellikler hep bizimle olsun.

- Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler. Daha nice albüm sizinle buluşmayı ve de nice keyifli sohbet gerçekleştirmeyi dileriz.

- Bitti mi? Fark etmedim… Sevgileri yarınlara bırakmayalım, sevgilerimle…

 

 

Gülcan Altan Web Sitesi

Söyleşi : Kadri Karahan / Ekim 2008