müzik - hâl / Özgür Çelik

 

- İlk solo albümünüz ‘’Öznağme’’ geçtiğimiz günlerde dinleyicisi ile buluştu. Siz müzikle küçük yaşlarda tanışıyorsunuz, babanızın yaptığı kabak kemaneler ilginizi çekiyor ve kendisinden aldığınız ilk dersleri daha sonra konservatuar eğitiminiz tamamlıyor. Kabak kemane hayatınızın o günden beri bir parçası, kısaca onunla dostluğunuzun o ilk günlerini ve eğitim süreciniz boyunca hissettiklerinizi dinleyebilir miyiz sizden?

- Müziğe 6 yaşında bağlama çalmayı öğrenerek başladım, yaklaşık 10 yıl kadar bağlama çaldıktan sonra, lise yıllarımda müzik yolculuğuma kabak kemaneyle devam etme kararı aldım. Sizin de belirtiğiniz gibi bu kararımda babamın kabak kemane yapımcısı olması etkili oldu. O yıllardan sonra kabak kemane benim bir parçam haline geldi ve 17 yıldan beri, kalbimin ve de vücudumun bir parçası.

- Daha sonra TRT İzmir Radyosu’nda çalışmaya başlıyorsunuz; beraberinde birçok müzik yarışmasına katılıyorsunuz ve önemli dereceler alıyorsunuz. 2010 yılında “Türk Dünyası’nda Üç Yaylı Çalgı: Kılkobız, Kamança ve Kabak Kemane” isimli bir kitap yayınlıyorsunuz ve halen de Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuarı’nda öğretim görevlisi olarak çalışmalarınız devam ediyor? Kabak Kemene ve onun versiyonları ile dinleyicinin buluşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz peki? Nasıl bir ilgi var bu enstrümanlarımıza?

- Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuarı’na 1997 yılında öğrenci oldum  ve  müzik hayatımın profesyonel dönemi başlamış oldu. Daha sonra TRT İzmir Radyosu’nda kabak kemane çalmaya başladım ve yurt içi ve yurt dışında pekçok festivale katıldım. 2002 yılında okuldan mezun olduktan sonra, öğretim görevliliği sürecim başladı, 2010 yılında Halk Bilimi alanında yüksek lisans eğitimi tamamladım ve halen aynı alanda doktora eğitimime devam ediyorum. Kısacası hem icracı olarak, hem de akademik olarak hayatıma yön vermeye çalışıyorum. Babam su kabağından çok farklı çalgılar yapıyor ve ne mutlu ki ben de onları kendi bestelerimde kullanma şansına sahibim, bu çalgılar benim için çok önemli, benim yol arkadaşlarım onlar. İnsanların da ilgisini çekiyor bu çalgılar, çünkü hepsi gerek şekil açısından, gerekse de tını açısından farklı. Aslında ben sadece bu çalgıların birbirlerine anlattıklarının şahidi ve de aktarıcısıyım.

- Hüseyin Turan, Kubat, Onur Şan, Züleyha başta birçok müzisyenin albümünde kendileri ile çalıştınız. Ayrıca Mecaz isimli grupla iki albüm yayınladınız. Bir solo albüm projesi hep var mıydı peki; ‘’Öznağme’’ ile bizleri buluşturma fikri ilk ne zaman kendini gösterdi, nasıl bir hazırlık süreci yaşadınız?

- Albümün aslında temelleri yaklaşık 10 yıl önce atıldı ilk bestem “Gün” sayesinde. Ve son üç yıldır sürekli yeni besteler çıkmaya başladı, elimde kabak kemaneyle. Bunların kayıt ve stüdyo aşaması ise bir yıl sürdü…

- Bu albümde bir göç hikayesi var ki enstrümanlarınızla bir tasvir yapıldığının da altı çiziliyor. Özetle ‘’Öznağme’’ sizin içsel yolculuğunuzun dinleyici ile buluşması oluyor; peki bu yolculukta bizi neler bekliyor size göre?

- Hayatın ve de dolayısıyla insanlığın bir özü var ve biz bu özü anlayabildiğimiz zaman, az da olsa algılayabiliyoruz bu evreni. Müzikte de bir öz var, en yalın en sade hâl var, ben bu albümde işte bu özün peşindeyim, algılayabildiğim kadar aktarmaya çalıştığım hislerimi kendi nağmelerimde ve de kendi özümde ifade etmeye çalışıyorum… Diğer taraftan bu albüm benim ve çalgılarımın hikâyesi. Bu açıdan Evliya Çelebi  “Seyahatnâme”sine benzetiyorum, o gördüklerini anlattı “Seyahatnâmesi”nde, ben de müzikle anlatmaya çalıştım kendi hikâyemi “Öznağme”de …

- Geçtiğimiz hafta bir konser gerçekleştirdiniz ve dinleyicileriniz ile buluştunuz. Bu buluşmalar önümüzdeki günlerde de devam edecek mi?  Bu arada yine bu buluşmalarınızdan nasıl bir sonuç çıkıyor albümünüze dair; nasıl yorumlar geliyor kendilerinden, bu albüm adına yayınlandığı günden bugüne neler biriktirdiniz?

- Devam edecek tabiki, müzik dinleyiciyle paylaşılınca güzel, kendi kendine çalmak yetmiyor, illaki bir dinleyici kitlesi herşeyi daha da güzelleştiriyor. Albüm ile ilgili çok güzel geri dönüşler alıyorum, kulaktan kulağa yayılıyor şu anda. Özellikle sosyal medya bu anlamda iletişimin en önemli ağı olduğu için, parçalar daha kolay ulaşıyor dinleyenlere. İnsanlardan samimi yorumları alınca, İyiki yapmışım diyorum bu albümü, albümdeki parçaların hepsi yeni besteler olduğu için dikkat çekiyor, üretmek güzel bir şey bence.

- Bu şarkıların sözü yok belki ama bu şarkılar yine bize çok şey anlatıyor, ayrı ayrı işliyor içimize. Ülkemiz değerli müzisyenlerin varlığı ile enstrümantal albümler adına zengin bir ülke; farklı renklerin farklı buluşmalarına sık sık tanık oluyoruz. Enstrümantal bir albüm hazırlarken dikkat edilmesi gereken esaslar, kriterler vardır elbette, nasıl hazırlanılmalı, yola çıkılmalı böyle bir albüme?

- Aslında enstrümantal müziğin güzel tarafı bu her halde, sözel yapı olmadığı için, bestede anlatılmak istenen tema sadece melodi sayesinde iletilmeye çalışılıyor karşı tarafa. Kesinlikle hislerle ve de gönülden çıkan nağmeler insanları derinden etkiliyor. Hayat hepimize ayrı ayrı şeyler yaşatırken, müziğe bakışımızı da değiştirebiliyor. Doğal olan, sade olan ve de öz olan şeyler her zaman daha anlamlı geliyor bana.

- Bugüne kadar birçok değerli isimle çalıştınız ama bir gün için birlikte çalışmayı çok istediğiniz bir müzisyen var mı? Yine dünden bugüne çok özel bir yerde dinlediğiniz müzisyenler kimler? Size göre müzisyen olmanın kriterleri nedir peki?

- Var tabiki, bu ülkede o kadar büyük yetenekler var ki, çoğunun ismini bile bilmiyoruz, albümde yer alan “İsimsiz” adlı parça da aslında bunu anlatıyor, dünyada bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün değerleri anlatıyor. Nice büyük yetenek, bir köyde veya her hangi bilmediğimiz bir köşede yitip gidiyor. Özellikle Anadolu’da müzik alanında öyle yetenekli ve isimsiz kahramanlar var ki, onları birer birer dinlemeyi ve onlarla çalmayı çok isterdim. Diğer taraftan, müzisyen olmanın kriterlerini koymak da zor bir şey bence, hiç nota bilmeyen ama yürekten çalan insanları görünce, bu işin ne kadar uçsuz bucaksız olduğunu bir kez daha anlıyorum.

- Ve son soruda müziği bir yana bırakalım ve haricinde sizi tanıyalım istiyorum. Hayatınızın diğer renkleri nelerdir, neler sizin dünyanızın diğer güzellikleridir, müziğin haricinde sanatın diğer dalları içinde öne çıkanlar nedir hayatınızda?

- Ben bugünü yaşamayı seviyorum ve bunun için de yaşamı anlamlandıracak bütün değerlere sevgi ve saygı duyuyorum. Her zaman birlik ve uyumun peşindeyim, dolayısıyla mısralarımda belirttiğim gibi, her bir tel ayrı ayrı çıksa da yola, hep beraber tınlıyor, aynı müzik içerisinde. Bence hayatta öyle, her insan bir değere sahip, ama ne yazıkki aynı hayatın içerisinde var olma peşindeki insanların, neyi paylaşamadığını anlayamıyorum. Kitap okumak, film seyretmek ve de seyahat etmek en sevdiğim şeyler, bunların hepsi, beni ve de müziğimi besliyor diyebilirim…

- Çok teşekkür ederim bu güzel söyleşi için. Yeniden görüşmek üzere, çok sevgiler.

- Ben teşekkür ederim, görüşmek üzere…

 

 

''Öznağme'' Albüm Tanıtım

 

Neden

 

Özgür Çelik Web Adresi

 

Söyleşi : Kadri Karahan / Mayıs 2012