müzik - hâl /Sevda

  

- Siz Türk Müziği Konservatuarı ile birlikte Batı Müziği Konservatuarı'nı birlikte tamamladınız. Beraberinde birçok enstrüman çalmaya da başladınız. Peki bu yetenek ilk olarak sizde kendini nasıl gösterdi? Nasıl bir aşkla başladı müzik yolculuğunuz, bu eğitim size neler katmış oldu sonrasında?

- Bu yeteneğin nasıl ortaya çıktığını bilemiyorum, üstelik küçücük yaşımda ben nasıl hayatımı tamamen değiştirecek kararlar aldım hiç bilmiyorum. Sadece farklıydım ve önüme gelen seçenekleri yapamayacağımı çok iyi biliyordum. Hep hissettiğim küçük çocuk vücuduna sıkışmış büyük insan ruhuyla hareket ettim ve konservatuar haricinde hiç bir okula gitmeme kararı aldım. kabul ettirmem zor oldu ama başardım. İlk olarak sesimin özel olduğunu fark ettim çok büyüktü kontrol edemiyordum gücünü. Bir çocukta olmaması gereken oturaklı bir sesti ki; bunun sıkıntısını uzun zaman yaşadım. Utanıyordum sesimden çünkü. Sonra aslında sevmem gerektiğini öğrendim özeldi çünkü :) Doğal olarak konservatuarda enstrüman çalmaya da başladım ve hangisini denersem deneyeyim inanılmaz bir başarı gösteriyordum. Özellikle perdesiz sazlarda. Duyumum normal insanlara göre oldukça fazla kapasiteye sahipmiş, yapılan ölçümlerde ortaya çıktı bu da. Bana kattığı yetenek anlamında bir şey yok. Olanı çözümlemeyi öğrendim. Yeteneği okul vermez doğuştandır. Ben bilmeden yaptıklarımı bilinçli olarak yapmaya başladım. Müziğin dilini anladım. Bir de konservatuarlar insanın ruhunu çok etkiliyor. Başka bir şekilde kendine has kuralları dahilinde yetişmenizi sağlıyor. Oradaki davranışlar anlaşma anlama farklı, farklı kılıyor insanı. Birde en önemlisi bence kıskanç olmuyorsunuz. İnsani zayıflıkları törpülüyor. Mücadeleci oluyorsunuz ama kıskanç değil. Kötü insana çok az rastlanır orada belki de yoktur :) Siyasi krizlerin yaşandığı olaylara bakın hiç bir konservatuar olaylara karışmamıştır. Barışçıl da yapan bir durum söz konusu.

- İlk albümünüzü 2000 yılında Nilüfer'in prodüktörlüğünde gerçekleştirdiniz. ‘'Başımın Belası Gönlüm'' birçok şarkısı ile bugün bile ayrı bir keyifle dinlenen başarılı bir ilk albümlerdir. Bu albüme o dönem ne kadar hazırdınız, nasıl tatlar yaşadınız? Sizin istediğiniz çizgide olmuştu ve içinize sinmiş miydi, artısı ve eksisi ile bugün nasıl değerlendirirsiniz?

- Yaptıklarımız yapacaklarımıza yol hazırlar. O zaman benden çıkan hisler duygular buydu. Ne daha iyisini ne de kötüsünü yapabilirdim. Ortaya çıkan bende o zaman birikmiş olanlardı. Konservatuarlı olunca yaptığınız işin ne kadar önemli olduğunu unutabiliyorsunuz, ne kadar özel yeteneklere sahip olduğunuzu… Hazırlıksız olduğum yanım buydu. Çok fazla mütevazı idim. İdol olmak istiyorsanız sınırlarınızı bilip öğrencilik ruhundan kurtulmak zorundasınız. Patron solist olmayı bilmelisiniz. Hâlâ vokalist mantığı ile işimi yaparım giderim, bana ne derseniz hedefiniz şaşırmış olur., hedefiniz olmaz çünkü. Bence her şeyi ile olması gerektiği gibi bir albüm oldu. Fakat Türkiye'de olmayan profesyonelce sistematik albüm pazarlaması, tanıtımı oturmamıştı. Aradan bunca zaman geçti henüz yerini bulmaya başladı ne yazık ki; bu defada internet müzik piyasasını kökten değiştirdi, hatta bitirdi. Arşivcilik anlayışı bizim genlerimizde yok göçebe bir topluluğun torunlarıyız, hala gidecekmişiz gibi davranıyoruz. Yapılarımız, yollarımız ömürlük değil idare etmek adına yapılıyor. Arşivciliği bu kadar berbat bir toplumun albüm alması da pek görülecek bir şey değil. Bu anlamda müziği, internet aslında bu şekilde bitirdi çünkü zoraki değişen alışkanlıkların değişmesine gerek kalmadan internetten her ihtiyaçlarını karşılamaya başladı insanlar, kalıcılığı yok ettiler bu yüzden. Bugün bile iyi bir işti ama yetim gibi ortada bırakılmasını affedemiyorum sanırım.

- Uzun bir zaman geçti ve ikinci albümünüzü yayınlamak üzeresiniz? Bu süreç adına dünyayı gezip istediklerimi yaptım ve geri döndüm diyorsunuz? Peki neden bu kadar beklemeyi tercih ettiniz ve müzik nasıl yaşamaya, var olmaya devam etti sizde?

- Beklemek kötü bir şey midir? Yada açgözlülük iyi bir şey midir? Benim yapmak istediklerimi yapmış olmam tamda gerçek bir müzisyenin davranış şeklidir. Benim ruhum o kadar zengin ki artık sadece kapımı açıp dışarı bakarken önceleri artık bilmediğim dünyalardaki evlerimin kapılarını da açıp baktım dışarıya. Artık bildiğim dünyalar olmuştu. Tarafsız kendimizi izleyebiliyordum. Biz küçük dünyamızı o kadar büyük, yenilmez zannediyoruz ki; diğer yaşam biçimlerini yok sayıyoruz, anlamak istemiyoruz yada dışarıdan nasıl göründüğümüzle ilgilenmiyoruz. Narsistlik bu, toplum olarak narsisizmin etkisi altındayız. Ama bu yenilenmeyi gelişmeyi engeller. ben turist gibi değildim oralarda gerçekten yaşadım. Onların mantığını anladım, hemen her ırktan dostlarım oldu., ortak noktalarımızı gördüm. Müzik albüm yapmakla sınırlandırılmamalı böyle yaparak büyük bir yanlışa düşüyorlar. Ben çocukken de müziğimi içimde duyuyordum; albüm yapmadan da, nota bilmeden de. Yaşadığım her şey benim renklerimi arttırdı, melodilerimi zenginleştirdi, olgunlaştırdı. Veb en bunların etkisindeyken yapacağım, söyleyeceğim her şeyin ne kadar özel olacağını biliyorum. 6 ayda bir albüm yapıp para kazanmayı amaçlıyorsan o müzik değil ticarettir. Bir doktor çalışmasa da doktordur. Ben albüm yapmasam da müzisyenim yorumcuyum. Müzik ben ölmek üzereyken de olmaya devam edecek. Bu defa da içimi dinleyeceğim, ruh çıkarken vücutta neler oluyor diyeceğim, araştırmanın sonu yok :)

- Ve yeni albümünüz Erol Köse Production etiketi ile dinleyici ile buluşuyor. Bu albüm için kimlerle çalıştınız peki? Söz yazarı ve besteci kimliğiniz bu albüme ne derece yansıdı? Bu yaz sizin dönüşünüzü nasıl şarkılar ile karşılayacak dinleyici? Ve bu albümün ilk albüme göre yeri nerede olacak?

- Kimi yazmalı bilmiyorum, büyük bir ekip, yüzlerce insan. Halil Koçak; yedi şarkısı ve sözü var. Adnan Fırat'ın bir şarkısı, Aliço'nun iki şarkısı. Pek çok aranjör ve stüdyoda canlı sazlar çalan müzisyenler. Hepsine ne kadar teşekkür etsem azdır sanırım. Besteci – söz yazarı kimliğim yansıdı yansımasına ama benim şarkılarımdaki ruh albümün genelinden farklıydı. Nasıl desem ekşi ile tuzlu yada şekerli gibi kaldı yada yazla kış gibi oldular. Başka bir şey var, oturmadı. Bizde benimkileri bir kenara aldık şimdilik. Hızlı şarkıların en önemli sorunu sözlerinin boş olması. İlk okul çocuğuna hitap edecek şekilde, boş ve basit şekilde, zaman zaman argo veya bayağı klişe sözlerle doldurulmuş oluyor. Benim şarkılarımda hikaye var, anlamları derin. Anlamak için iyi dinlemelisin boş tek laf edilmiyor. Yani kolaya kaçıp çabuk anlasınlar, akılda kalsın, bizde küpümüzü dolduralım mantığı yok. Aslında dinleyicinin sınırlarını biraz açma çabası var şarkılarda. Eğer iyi işler verirseniz, dinleyicilerde gelişir iyisini isterler. Zincirleme etki yaratırsınız. İlk albüm henüz ergenlik zamanlarındaydı :) Bu albüm ise artık mezun olmuş, kendinden emin bir hava var :) Artık çok daha iyi söylüyorum ve Türkiye'de kendi üstüme kimseyi solist olarak göremiyorum şimdilik. Olmayacağı anlamına gelmesin bu :)

- Her albümde olduğu gibi bu albüm ile de ilgili kuşkusuz birçok şey düşünülüyor. İlk klibi izlemeye başladık bile bizler , bundan sonrası adına hangi şarkı düşünülüyor örneğin? Ayrıca bu yaz adına sizinle sahnelerde de mutlaka karşılaşacağız, belirlenen bir program var mı? Konser vermek ve dinleyicileriniz ile buluşmak nasıl bir duygu olacak yıllar sonra?

- Bundan sonrası için sanırım ‘'Annem Gibi'' isimli şarkı olacak. Solistliğimin altını kalın çizgilerle gösterecek bir şarkı. Seçme sebebimizde bu zaten. Programların tamamı şirketim tarafından ayarlanıyor. İşin güzel tarafı da bu zaten. Profesyonel bir firmadayım artık :) Yıllar sonra karşılaşmak son derece heyecanlı olacak başka sözlere gerek bile yok :)

- Başarılı bir eğitimi izleyen başarılı bir albüm ile müzik dünyasına merhaba diyen ve yıllar sonra kaldığı yerden devam eden Sevda'nın gerçekleşmesini istediği daha başka hayalleri de var mı bu yolda? Yıllar sonrası geriye dönüp baktığında neler hissedecek bugün yaptıkları adına, bunu şimdiden kestirebilir mi ?

- Ben hiç bir zaman gelecekle ilgili hayal kurmamıştım. Uzun vadeli hiç plan yapmamıştım. Şimdi değiştim :) Yeni bir enstrüman çalmaya başlayacağım. İspanyolca şarkı söylemek istiyorum, bu yüzden İspanyolca dersi alacağım. Rumeli Hisarında mutlak konser vermeliyim :) Ve artık çok fazla ara vermeden albüm yapmalıyım. Ben dün bile bugünü kestiremedim ki yıllar sonrasını düşünebileyim :) Hakikaten hiç fikrim yok. Şimdiki ben ve o zamanki Sevda o kadar farklı olacak ki; ne desem yalan olmuş olacak :)

- Ardı ardına albümlerin yayınlandığı bir yaz yaşıyoruz öyle ki; yaşanan tüm krizlere rağmen bir çok sanatçı albüm yapmaya, her tarz müzik kendi içinde yeni isimler kazandırmaya devam ediyor. Siz bu hareketliliği nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz kimleri dinlemeye ve de onların müzikleri ile beslenmeye devam ediyorsunuz?

- Kakafoni diyorum :) (müzikteki karışık birbirine uyumsuz ses gürültüsüne denir) ses kirliliği :) Bu Türkiye'ye has bir şey değil tüm dünyada böyle. Bir fark var orada iyi olmazsanız, dünyanın en ünlü insanı bile olsanız yapmaya yanaşmıyorlar :) Bu doğal bir şey, eskiler gider yerine yeniler gelir. Bu arayış hem bundan kaynaklanıyor hem de kısa yoldan nasıl para kazanırız mantığından ötürü oluyor. Ben insanların hayallerini peşinden koşması gerektiğine inanıyorum. Ölmek üzereyken ve yaşlandığında ah be şunu da yapamadım dememeli kimse. Ama burada hayal peşinde koşmayı değil paradan gözü dönmüş uyanıkları görüyorum. Eğer yeteneklerin sınırlıysa hatta yoksa gönül rahatlığıyla şunu diyebilmeliler ‘'benim iddiam yok, yapmak istedim sadece''. Ama cahillik ve görmemişlik burada devreye giriyor. Ben Türkiye'de en iyiyim diyebilme cehaleti. Olmaz ki; sen iyi değilsin, sadece ne yaptığını bilmiyorsun :) Ben ilkokulda da ve hâlâ da dünya müziği dinliyordum, dinliyorum. Bir de türküleri severim, her şeyi çok güzel ifadelerle anlatıyor çünkü.

- Bende bu söyleşimiz için hazırlanırken sizin birde kitap yazdığınızı öğrendim? Ve çok enteresan Osmanlı döneminde geçen bir korku denemesi bu? Böyle bir kurgu aklınızda hep var mıydı ve ne zaman okuma şansını bulacağız?

- Evet aslında pekte konuşmak istemediğim bir konu, albümle konuşmayı tercih ederim. Ben kitap delisiyim .Bilim-kurgu ve korku olmak zorunda hayal gücümde öyle garip çalışır. Korku yazarları genelde korkak tiplerdir. Korkularını o yüzden çok iyi tanımlayabilirler. Yakın zamanda okuma şansı olamayacak çünkü mesleğim yazmaya vakit ayırmama engel oluyor. Boş vakitler bulduğumda tamamlamaya çalışacağım. Korkuyu standart Amerikan mantığında veya yaşam biçiminde aramaya gerek yok bizde öyle kaynaklar var ki işlenebilecek tahmin edemezsiniz. Bu vampir hikayesi Osmanlı'da geçen ki; gerçek kaynakları araştırarak çok fazla materyal elde ettim .Tarihimizde olan bir şeyi ben süsleyerek yazıya ve bir romana çeviriyorum sadece.

- Peki son olarak müziğin sustuğu yerde hayatınız nasıl bir renkte? Sizi neler mutlu eder, nerelerde olmak sizin için bir başkadır mesela?

- Müzik hiç bir zaman susmaz. kendi iç tonumuz vardır nefes alış verişimizin ritmi, kalbimizin ritmi. Deniz kenarındayken kıyıya vuran dalgaların kaç defada bir dalgasını arttırdığını, sesinin değiştiğini bilinç altı hep bir kenarda hesaplar. Rüyamda dahi orkestralara şarkılarımı çaldırdım kaç defa, olmayan besteleri yaptım. Müzik asla susmaz. Dalmak, eskrim … Kelebekler Vadisi, Ölü Deniz, Olympos, Keywest, New Orleans (kasırgadan önceki hali), Savannah ve İstanbul beni mutlu eden yerler bir de Transilvanya, Türkmenistan'ı da severim. Dolaşmak beni her zaman mutlu etmiştir ama dışardanmış gibi turist gibi davranmam. O topluluğun içine katılırım onlar gibi olmaya çalışırım, sonra çıkarım ve dışardan bakarım. Dalmak, yazmak, budur benim felsefem :)

- Müzik dünyasına yeniden hoş geldiniz. Bu keyifli söyleşi için bize vakit ayırdığınız için çok teşekkürler, nice şarkıda daha görüşmek adına ?

- Teşekkürler güzel sorular için.

 

Söyleşi : Kadri Karahan / Haziran 2008