müzik - hâl / Tolga Sayer

 

- ''Aşk’’ 2002 yılında Mister No grubu ile yayınladığınız bir albümdü ki keyifle dinlediğimi anımsıyorum.  Aradan sekiz yıl geçtikten sonra bu kez yine bu gruptan arkadaşlarınızın da katkıları ile bir solo albüm yayınlıyorsunuz ki adı ‘’Yine Sonunda’’. Ama öncesine dönmek ve müzikle o ilk tanışmanızı, beraberinde o ilk amatör heyecanınızı sizden dinlemek istiyorum.

- Müzikle ilk tanışmam kuzenim  (Kesmeşeker grubunun bestecisi-söz yazarı ve solisti) Cenk Taner’in bana getirdiği Beatles kasetlerini dinlememle ve akabinde bana bir gitar hediye etmesiyle gerçekleşti diyebilirim. Rock müzikle tanışmam ise bir plakçının önünden geçerken beni yakalayan AC/DC albümünden yayılan o müthiş güçlü gitar sesiyle büyülenmem şeklinde oldu.  Daha sonra ortaokul - lise yıllarında amatör bir şekilde devam eden müzik çalışmaları üniversitede kurduğumuz grupla konserler verip barlarda çalmaya başlamamızla daha farklı bir seviyeye taşınmış oldu. İlk ciddi sahneye çıkışımın üniversitede yaklaşık 1000 kişiye olması da ayrı bir heyecan oldu tabii :)  1997 yılında Mister No grubuna girmemle beraber yine bar programları devam ederken bir yandan da albüm çalışmaları başladı . Ara ara ümitsizliklere kapılsak da uzun çalışmalar sonunda 2002 yılında NR1 şirketiyle ilk albümümüz “Aşk “ piyasaya çıkmış oldu.

- Mister No olarak peki nasıl bir araya gelindi ve ‘’Aşk’’ yayınlandığı dönem itibari ile siz de ne  gibi izler bırakabildi? Dinleyicinin ilgisi nasıl oldu grup üzerinde? Bu albüm sonrası peki grup olarak nereye kadar gidilebildi, yeni bir albüm ile karşılaşamamamızın sebepleri nelerdi?

- Mister No grubu benden önce de var olan ve İstanbul’da oldukça tanınan bir bar grubuydu. 1997 yılında benim de katılmamla ekip son haline geldi ve bu şekilde albüm çalışmalarına başladık. Albümün çıktığı dönemde çok fazla bizim tarzımızda gruplar yoktu ortada ve oldukça yoğun bir konser programıyla başladık diyebilirim. Albüme adını veren “Aşk “ şarkısına video klip çekildi ve birçok televizyonda yayınlanmaya başladı. O dönemde dinleyicilerle internette buluşmak ve birebir tepkileri almak mümkün olmadığından bunu ölçebildiğimiz tek yer konserlerdi ve bu anlamda hepimiz çok memnunduk. Fakat belli bir zaman sonra ortaya grup olmanın ve herkesin aynı anda aynı şekilde konsantre olmamasının getirdiği zorluklar çıktı ortaya. Hepimiz çok iyi arkadaşlar olmamıza rağmen grubu yürütmek zorlaştı ve 2005 yılında grubu dağıtma kararı aldık. Ama yinede geçmişe baktığımda daha fazla direnmemiz gerektiğini ve çabuk pes ettiğimizi de düşünmüyor değilim.

- Geçen bu süre içerisinde siz üretmeye ve beraberinde çeşitlik projeler ile yolunuza devam etmeye kararlıydınız ve tüm bu izleri geçtiğimiz ay yayınladığınız bu solo albüm ile bizlere gösterdiniz. Bir solo albüm fikri peki hep var mıydı ve doğru bir zamanı beklememe mi söz konusu oldu adınıza? Yine yer alan tüm eserler size ait. Haricinde bu albümde özellikle kimlerin desteği oldu gerek ön gerek arka planda?

- Aslında yıllarca grup mantığı içerisinde çalışmış biri olarak solo proje hiç aklımda olan bir durum değildi. Hala da bir grup olarak düşünüyorum bu projeyi. Mister No’dan sonraki zaman içinde besteler yapmaya devam ettim ve bu kadrodan solo albümümde birlikte çalıştığımız Mert Alkaya ve gitarist arkadaşım Murat Kalkıcı’yla beraber benim getirdiğim besteleri bir grup müziği haline dönüştürdük. Biraz tembellik, biraz titizlik, biraz da imkanlar nedeniyle uzun süren çalışmalar sonucunda kendisi de müzisyen olan Cenk Han Alkaya’nın müzik prodüktörlüğü altında albüm kayıtlarına başladık. Albüm kayıtları ve konserlerde bize eşlik eden Ferhat Hasanoğlu (bas gitar) , Tansu Eğinlioğlu (Çello), Murat Ay (piyano) gibi isimlerin dışında Erdem Uyanık (edisyon) ,Murat Deniz (yapımcı), Ayşegül Özen (kapak tasarım), Sibel Yılmaz (fotoğraflar) ve burada hepsini saymamın oldukça fazla yer kaplayacağı bir çok isim daha bu albümün her aşamasında bana destek olan isimler.

- Albüme adını veren şarkı aynı zamanda ilk klibi çekilen şarkı oldu bundan sonra yeni bir klip olacak mı? Yine albümün bir de tanıtım konseri oldu ki bundan sonrası adına konserlere kuşkusuz devam edeceksiniz, bu anlamda belirlenen bir program var mı? Sahnenizi henüz izlememiş biri olarak o ilk buluşmayı beklerken sahne sizin için nasıl bir atmosfer, orada dinleyici ile nasıl bir ilişki yaşanıyor adınıza? 

- Yeni klip için ön hazırlıklara başladık bile aslında. Albüm tanıtım konseri gerçekten çok iyi geçti. Şarkıların büyük kısmını ilk defa dinleyen bir kitle olmasına rağmen aldığımız tepkiler gerçekten beklediğimden de iyiydi. Yeni konserler elbette olacak ama şu an için çok net bir tarih veremesem de Eylül ayı içinde sürprizler olabilir. 

Sahne kendimi gerçek anlamda ifade edebildiğim yer diyebilirim. Canlı canlı seyirciyle karşı karşıya olmanın yerini hiçbir şey tutamaz. Sahnede şarkı aralarında çok fazla konuşmayı seven biri değilim ama müzik esnasında oldukça yüksek tansiyonlu bir ilişki olduğunu söyleyebilirim. Bana göre sahne seyirciyle iletişim halinde de olsa ayrı bir dünya ve insanlara bu dünyanın tüm enerjisini yansıtabilmelisiniz.

- Ardı ardına yayınlanan albümler ile adeta yine soluksuz bir yaz yaşadı müzik severler. Siz de bu renkliliğin içinde yayınladınız bu albümü ki her türlü koşulu göz önünde bulundurduğumuzda siz bu hareketliliği nasıl değerlendiriyorsunuz ve çalışmanızı nerede tam da hangi noktada görüyorsunuz?

- Bu yıl gerçektende çok fazla albüm çıktı. Bu bir dezavantaj gibi de düşünülebilir ama bana göre albümler uzun soluklu projeler ve bir şekilde hepsi yerlerini bulacaktır. Bir yandan da çok fazla albümün çıkması hareketlilik olarak görünse de gerçek hayata yansıyan ciddi bir hareketlenme yok yine aynı bir kaç isim etrafında dönen bir piyasa görüyoruz sonuca baktığımızda. Herkes gibi bende kendi albümümü özel bir yerde görüyorum ama yazdan çok sonbahar ve kış moduna daha uygun gibi geliyor bu albümün genel ruh hali. Sanırım o dönemlerde daha çok yazabilmemden kaynaklanıyor bu durum.

- Dünden bugüne müzik dünyasında özellikle etkilendiğiniz müzisyenleri merak ediyorum. Kimleri büyük bir keyifle dinlediniz ve dinlemeye devam ediyorsunuz? Bir gün özellikle çalışmayı istediğiniz bir müzisyen var mı peki ya da içinde yer almayı istediğiniz bir proje?

- David Coverdale, Robert Plant  gibi şarkıcılardan gerçek anlamda etkilendim ve hala da büyük zevkle dinliyorum . 80’lere ait hemen her şeyi - belki de o yılları hatırlattığından - çok seviyorum ve dinlemeye devam ediyorum.

Page, Blackmore gibi efsane gitaristlerle aynı sahneyi paylaşmak inanılmaz olurdu heralde. Bir rock müzikali içinde yer almak isterdim bunun dışında hayalimde olan özel bir proje yok.

- Yine bu çalışmanızda dikkatimi çeken bir şey daha var ki; bir cover şarkı yok mesela albümde. Bugün hemen hemen her albümde böylesi bir durum var ki bu durum birkaç yıldır bir şekilde adeta olmazsa olmaz gibi bir durum oldu ve kaldı öyle. Bilinçli bir şekilde alınan bir karar mıydı bu, bu duruma dair söylemek istediğiniz bir şeyler var mı? Cover şarkılar biraz da olsa içinde barındırdığı ile ticari bir kaygı mı, bir ne?

- Aslında albümde bir cover var ama o da kendi şarkım . Aşk parçasını yeniden coverladık ama bu sizin kastettiğiniz şey değil biliyorum :). Mister No albümümden sonra aradan 8 yıl geçti ve hep kendi şarkılarıma odaklandım bu süre içinde. Belki de bu yüzden ilk önce onları paylaşmak vardı aklımda ve cover yapmak zihnimden geçmedi bile. Zaten bu “cover” durumunun da doğal bir şekilde ortaya çıkması gerektiğini düşünüyorum oturup bir katalogdan seçer gibi düşünmek çok samimi gelmiyor ve ortaya çıkan sonucundan kimseyi tatmin edeceğini sanmıyorum. Albümde  cover parçaların olması insanda hem bir nostalji duygusu yarattığından hem de dinleyicinin halihazırda bildiği şarkılara daha sıcak yaklaşmasından kaynaklı olarak ticari anlamda şansı arttıran bir durum. Bir yandan da eski güzel şarkıların tekrar kıymetinin bilinmesi güzel ve bir sonraki albümde gerçek anlamda hissettiğim bir şarkı olursa neden olmasın?

- Elbette çok erken ama örneğin bir ikinci albüm mutlaka gelecek, böyle küçük de olsa bir takım şekillenmeler var mı bu anlamda? Bu arada dinleyiciniz ile kurduğunuz ilişkiyi de öğrenmek istiyorum. Gerek önceki çalışmalarınızda gerek albümle birlikte nasıl bir paylaşım içindesiniz kendileri ile? Sizin hakkınızda mesela en çok ne merak ediliyor, olumlu ya da olumsuz nasıl düşünceler biriktiriyorsunuz?

- İkinci solo albüm için bir hazırlık henüz yok ama kafamda bir sonrakinde şunu yaparım bunu yapmam gibi de fikirler oluşmaya başladı tabi. Günümüzde internet üzerinde oldukça interaktif ilişkiler kurulabiliyor dinleyici ve müzisyen arasında. Bu sayede ilk albümden beri şarkıları dinleyen ve seven birçok insanın olduğunu fark etmiş oldum. Solo albümüme gösterilen ilgiden de aradan geçen zaman içerisinde pek de unutulmadığını anladım ve benim adıma oldukça sevindirici bir durum bu tabi. 

Hakkımda bu aralar en çok merak edilen neden 8 yıl beklediğim iki albüm arasında. Buna çok daha gizemli ve çekici bir cevap vermek isterdim ama sanırım sadece zaman geçti ve ben anlamadım diyebilirim. Genelde olumlu tepkiler alıyorum ama olumsuzlardan da kendi adıma yapıcı sonuçlar çıkarmaya empati kurmaya çalışıyorum. Ama bugüne kadar şunu çok net öğrendim; aynı anda herkesi mutlu etmeniz imkansız.

- Ve son olarak müziği bir yana bırakıyoruz ve kalan vakitlerinde hayatınızın renklerinin neler olduğuna geliyoruz? Bir gününüzün diğer tatları nelerdir, neler ile mutlusunuzdur, hangi haller sizin diğer uğraşlarınızdır, nelere fırsat bulabilmeyi, nerelerde keyifli olabilmeyi seversiniz?

- Müzik dışında hayatımın en büyük rengi rüzgar sörfü yapmak. Bütün günümü bununla geçirebilirim. Arkadaşlarımla yemek yemek, zaman geçirmek, aklımda olan kitapları okumak güzel bir film izlemek bana mutluluk verir. Deniz olan her yeri çok severim, bir sahil kasabasında zaman kaygısı olmadan tüm bunları yapabilmek bana yeter.

- Daha nice şarkıda, nice albümde görüşebilmeyi diliyorum ve çok teşekkür ediyorum bu keyifli söyleşi için. Yeniden görüşmek üzere.

- Ben size güzel sorularınız için teşekkür ediyorum.

 


Tolga Sayer - Yine Sonunda

Söz - Müzik: Tolga Sayer

 

Tolga Sayer Web Sitesi

Söyleşi : Kadri Karahan / Ağustos 2010